30 Temmuz 2010 Cuma

Magazin sayfalarını süsleyenlere laf attım azıcık...


Ben çok sıkıldım. Hayır, hayır yaz aylarından değil. Zaten henüz yeni yeni bir yaz havasını teneffüs etmeye başlamışken sıkılma şımarıklığını göstermeyeyim, öyle değil mi?
Aile büyüklerimiz komiktir hani; takvim Ağustos’a dayandı mı yaz bitmiş demektir onlar için. Oysa ki, teee Eylül 15 ‘e kadar yolu vardır işin. Hatta yazlıklarda Eylül 15 dedin mi civar sakinleşir, günübirlikçiler azalır, tam kıvamına gelir ya ortalık, işte emekli takımı için asıl yaz o zaman başlar. Kalmak için her yol da denenir üstelik. Ama olsun, yaz Ağustos’a, hele hele 15’ine dayanmaya görsün, biter onlar için. Hava sonbahara döner, akşam saatlerinde hırkalar alınır omuzlara ama bahçelerde oturmaya devam edilir. Rüzğar azalıp, deniz çarşaf gibi oldu mu da “ oooh ! gel keyfim gel !...” Şehre geri intikal etmişler için lakırdıları da eksik olmaz. “E hani, Ağustos 15’te gong çalınca yaz bitiyordu?” diye bir soru sormak da imkansızdır.
Konuya nerden girdim, nereye daldım. Biraz eski havalardan nostalji yapasım varmış demek. Özlem belki de, bu dünyadan göçüp gitmişlere. Hadi anmış olalım bütün sevdiklerimizi böylece madem.
Evet, sıkıldım. Gazetelerin magazin sayfalarında her gün aynı insanları görmekten sıkıldım. Asıl konum buydu. Bugün sabah bir büyük gazetenin ekini elime aldığımda resmen yüksek sesle “eee! Yeter valla! Ben bir okuyucu olarak aynı insanların temcit pilavı gibi önüme sürülmesinden bıktım” diye söylendim. Annem bir an tırstı benim bu asabiyetimden. Cümlenin başındaki “eee !” nidasının kime gittiğini bilemedi tabi kadıncağız.
Tamam, ben de magazin okumayı seviyorum. Hatta son zamanlarda “ulen, memlekette hiç mi iyi haber olmaz” kızgınlığı ile gazete bile almaz ve ana sayfaları okumaz oldum. Sadece internet üzerinden sevdiğim köşe yazarlarını takip ediyorum artık. Ama yaz dolayısıyla maaile bir çatı altına girilince el mahkum gazeteler ortalarda uçuşmaya başladı. Kayıtsız kalmak imkansız tabi. Eski usule geri döndüm yine.
Başka havadisler yokmuşcasına, onun-bunun bir küsüp bir barışmalarını, diğerinin yıldırım nikahı ile yıldırım boşanmalarını, ötekilerin sürekli bir orada bir burada deniz kıyılarındaki fotoğraflarını görmek okumaktan sıkıldım.
Kahvaltı sonrası kahve keyfi sırasında gazeteye temas etmek ayrı bir keyif. O anda yaşanılan boşluk hissi insanı hazlandıran... Sayfaların renkliliği ile birlikte “kim ne yapmış?” merakı da eklenince insan ister istemez okuyor elbette. Ama kardeşim, yok mu başka birileri haber yapacak? Bu kadar kıt mı bu magazin dünyası ve haberleri?
Bu yazıdan çıkarılan sonuç : Elden bir şey gelmediği için kızmaya devam edile edile o gazeteler okunacak yaz boyunca. Hani Ağustos 15 te yaz bitiyordu ya, o zaman eski düzene geçeriz belki. Uzatmaları oynamazsak eğer tabii...

Hiç yorum yok:

Subscribe to me on FriendFeed XING