28 Temmuz 2010 Çarşamba


>

Biz tatile çıktık. Askılarımızdan, raflarımızdan tatil yöresinde bizi en alımlı göstereceğini düşündüğümüz kıyafetlerimizi doldurduk bavullarımıza. Yükledik arabaya. Dikiz aynasının kenarı boş kaldı da neyse arabayı kullanabildik. Aslında arabanın arkasına bir römork taksak çok daha iyi olacak sanırsam. Çünkü bagajı olduğu gibi zaten bizim koca oğlan kaplıyor. Haliyle parçalayamayacağına emin olduğumuz çantalardan bir kaçı bagaja girse bile diğer büyük bir çoğunluk arka koltukta istiflenmiş şekilde seyahat ediyoruz.

Evden çıkış seremonisi tamamlandıktan sonra şöyle yarım saat rahatız arabanın içinde. Gözüm tam kapandı kapanacak hale geldiği anda vardık ! Yaşasıınn ! Yol, “göz açıp kapanıncaya kadar geçti” derler ya, tam da öyle oldu gerçekten.

Bir mahaldeki evden çıkıp bir başka mahaldeki eve tatile geldik biz. Kedimiz, köpeğimiz ve bilumum ayrı kalamayacağımız eşyalarımızla birlikte… Doldurduk arabayı tamam derken birden boşaltma seansı başladı sanki. Bir an evvel popom yer görsün diye mekik dokuyorum dolap ile bavul arasında. Pat..pat..pat… Aman her şey yerini bulsun da şöyle ayağımızı uzatıp oturalım serin meltemlerin estiği bu beldede.

Evin her kapısından bir mahlukat giriyor çıkıyor. Trafik hızlı burada. Bu kadar baş yemek de bekler şimdi. Koşalım köşe başındaki malum süpermarketlerin mini boyutunda olanına da hemen bir tas yemek koyalım ocağa. Oysa insanlar çoktan gelmiş de serilmişler plaja bile. Şimdilik denize uzaktan bakmak en güzeli…

Kestik, biçtik, temizledik. Tas tas yemekleri de pişirdik, oh şöyle bir beş dakika oturayım bari. Hele bakın, o beş dakikalar ne de hızlı geçmekte! Başka zaman olsa yürümek bilmez saniyeler bile. Ne çabuk akşam oldu? Sofra kurma zamanı gelmiş çatmış bile.

Yemek memek işleri bitti bahçe keyfinde sıra ama saat epey geçmiş. Zaten bugün de çok yorulduk, hal mi kaldı bahçede oturacak?

Biz tatile geldik. Yoksa ben mi öyle olduğunu sanıyorum. Gelmemizin üzerinden epeyce bir zaman geçmiş olmasına rağmen yukarıda okuduklarınızdan farklı tek yapılan, hani buraya kadar gelmişken ayıp olmasın diyerek, denize girmek. O da “iki arada bir derede” misali olsa da şükür tabii !

Fakat düşünüyorum da; gazetelerin magazin sayfalarını süsleyen müthiş vücutlu, sere serpe, ellerinde sürekli içki kadehleri ile dolaşan varlıklar tatildeyse eğer ben nerdeyim? Ben kimim? Neyleyim?

Rutin gündelik işlerin bir ara nefeslendiği anda elimde kitabım şezlonga uzanmışsam şükrediyorum; tatildeyim ben !

Hiç yorum yok:

Subscribe to me on FriendFeed XING