“Ergen !” Gençlerin baştaki “e” yi yayarak söyledikleri şekliyle okuyun. Hep böyle takıldı bu yaz 20 yaşındaki yeğenim 14 yaşındaki kızıma. 14 lük tabii delirdi durdu sürekli. Yalancı ağlama krizleri ile başladı önce ama sonra işi ciddiye vurup gözyaşlarını çıkarttı göz pınarlarından. Bas bas bağrınması ve bize kafa tutması da cabası. Ergen!…
Kendimle kıyaslıyorum diyorum ya hep. Kızım da “anne hiç uğraşma, çünkü zaman değişti artık” diyerek zeytinyağı rolüne bürünüyor aniden. Haksız değil. Bizim elimizde avucumuzda bunca imkan yokken neler yaparmışız acaba? Sanıyorum ki, insanlar gerçek anlamda iletişim halindelerdi. Ekranın arkasından değil, birbirlerine gözleriyle temas ederek geçirirlerdi günlerini. Bu nesil ne internetsiz ne de cepsiz bir hayat düşünemiyor mesela. “Nassı oluuurr ???” kafa tutar edasıyla şaşırıyorlar bir de…
Neyse, bizim ergen bu sene artık 8.nci sınıf. Bizim zaman deyimiyle orta son. Malum ülkemiz her konuda, yetişkinine gencine yönelik bir sınavlar ülkesi olduğu için, el mahkum bu sınavı verip hangi liseye gideceğini seçecek kısmetse. Onun gitmek istediği lise şimdiden belli aslında. Ancak sadece kendisinin bilmesi değil bunun sınavla da tasdiklenmesi ve belli bir puan alması gerekiyor ne yazık ki. O puan tutturulamazsa sana diyorlar ki, “şöyle yandan geç buyur. Hadi bakalım başka kapıya anacım”.
Düşündükçe midem bulanıyor. Ne okumak istediğini nerede okumak istediğini biliyor öğrenci ve hayatını ona göre yönlendirmek için bir plana başlıyor. Ama o 6 haneli sayı kalabalığı karar veriyor işin sonunda. 2 saatlik sınav esnasında ne gibi bir ruh hali içindeydi kimsenin sorguladığı yok. Bütün sene başarıyla yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiş ve o kuyruktaki bir çatlak her şeyi alt üst edebiliyor, bunu bilen yok. Var mı yoksa?
14 yaş… Ergen (yayarak okumayı unutmayın !)bunlar. Sınav mı düşünecekler? Varsa yoksa arkadaşları, aşkları, giyimleri, dedikoduları ile kaplı bütün dünyaları. İstisnalar kaideyi bozmaz diye bir parantez açıyorum burada. Her şeyi bir kenara koyup sadece hayattaki hedefine kitlenen çocuklar da var elbet. Onlar mı anormal yoksa bizim çocuklarımız mı çok avare, tam karar veremiyorum bu noktada.
Uzun lafın kısası diyeceğim o ki; ben 5.nci sınıftan mezun olduğum zaman sınavla ortaokula geçmiştim. Hani ergen olmaya 5 kala işi kurtarmıştık. Ergenlik devresi okul zamanına rastlamıştı, sınav zamanına değil. Ders çalışmanın dışında başka bir stresimiz yoktu haliyle. Bugün kaç soru çözdün diyen bir ailem hiç olmadı. Okul derslerini ikinci plana atıp sadece sınava endekslenen bir aile değildik. Sırf bu sınavdan başarıyla çıkayım da şehrin en iyi ve doğal olarak onların istediği bir okula gideyim diye her gün kavga eden bir aile de değildik. Belki de o yüzden bizim ergenliğimiz şimdikilere göre daha yumuşak geçmişti.
Türkiye’nin okur-yazar oranının yükselmesi gerekliliğine katılıyorum. Ona karşı değilim asla. Ama olur ha, biri Sayın bakanımızı tanıyordur, eh bu yazıyı da hasbelkader okumuş olur, bir danışsa; “bu işin başka yolu yok mu bakanım? Hani canınız istiyor 3 sene arka arkaya sınav koyuyorsunuz sonra da bu hiç olmadı deyip canınız istedimi de kaldırıyorsunuz ya, belki tam bu ergen döneminde yapılan sınava da bir hal çare bulursunuz.”
Belli mi olur? Belki sesimi duyan birisi çıkar ve şapkasını alır önüne, düşünmeye başlar.
Burası Türkiye. Her an her şey olabilir !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder