Gökyüzü kararmış. Yani akşam saatleri. Şehir içinde bulvarda ilerliyoruz. Ancak yayan değil, arabanın içindeyiz. Belli bir hızda seyrediyor araba; öndekilere uyum sağlayıp, arkadakilere eziyet etmemek için.
Bir anda arka koltukta oturan evin sorun(m)suz şahsiyeti manasızca hareketleniyor. Alkış tutuyor. Günün omuzlarıma yüklediği yorgunlukla, haklı olduğumu düşünerek, neler olduğunu kavramak için çaba sarf edeceğimden biraz keyifsizleniyorum. Ancak yine de bir “hayırdır?” çıkıyor ağzımdan. Heyecanla, düşünceleri konuşmasına yetişemeyen kızım anlatmaya uğraşıyor ve anladığım o, ki “Hepsi geliyor !” Geçen sene bir imza için saatlerce sırada beklediğimiz kızlar mı?
Bir anda arka koltukta oturan evin sorun(m)suz şahsiyeti manasızca hareketleniyor. Alkış tutuyor. Günün omuzlarıma yüklediği yorgunlukla, haklı olduğumu düşünerek, neler olduğunu kavramak için çaba sarf edeceğimden biraz keyifsizleniyorum. Ancak yine de bir “hayırdır?” çıkıyor ağzımdan. Heyecanla, düşünceleri konuşmasına yetişemeyen kızım anlatmaya uğraşıyor ve anladığım o, ki “Hepsi geliyor !” Geçen sene bir imza için saatlerce sırada beklediğimiz kızlar mı?
Demek biraz önce seyir halindeyken gözlerimin önünden hızla geçip giden, duvarlara sık aralıklarla yapıştırılmış, benim ne olduğunu anlamadığım afişin tercümesi bu…
Sanki keyifsizliğim biraz daha artıyor, bu haber üzerine gelecek talep yüzünden. Yok, yok, asıl kan beynime hücum etti galiba. Isındım bir anda, henüz motoru ısınıp fanından sıcak hava üflemeyen arabanın içinde. Geçiştirmelik verilen cevaplar ve arka koltuktan gelen sızlanmalarla konuya noktayı koyuyoruz o anda.
***** ***** *****
Yağmur yağıyor. Neden hep böyle günlerde yağmur yağar. Nasıl günler mi? Açık havada bir insan yığınının arasında sıkışmış, güvenlik uğruna tam açılmayan kapıdan içeriye girmeye uğraştığınız gün gibi mesela. Veya yağmur suyu yiyip, pelüze olacak saçlarınızı korumak amaçlı açtığınız ama kimi koruduğu belli olmayan şemsiyenizle o kapı ağzındaki mücadeleyi yaşadığınız gün mesela.
Birbirini iten kakan, içeri önce “ben” gireceğim telaşına düşmüş, yüzlerce insanın arasında sıyrılıp atıyoruz kapağı içeri. Metrekaresi bir alışveriş merkezi alanına eş olabilecek büyüklükte bir alanda, bilet numaralarına bakarak kolay buluyoruz yerimizi. Elimizde şemsiyeler, çantalar ve çocukların çıkartıp üzerimize doğru savurduğu kaban kalabalığı ile çöküyoruz sandalyemize.
Etrafıma bakıyorum. İki gruba ayrılmış insan topluluğu çarpıyor gözüme. 5-15 ile 30-45 yaş aralıkları. 15-30 arası yok. Kadınların üstünlüğü de söz konusu tabii. Araya serpiştirilmiş birkaç erkek kurban var. Bir cumartesi akşamüzeri arkadaşları ile belki keyif yapacakken, bu grubun içinde ne işinin olduğunu henüz idrak edememiş gibi bakıyorlar etrafa.
Birden sahne spotları parlıyor gözbebeğimde ve kulaklarımda çığlıklar patlıyor. Biraz önce yerimizin şahaneliği ile övünürken şimdi sahneyi görebilmek imkansız. Herkes ayakta. Etrafım et yığını ile sarılı. Sıkılıyorum. Bir iki hamle yapıyorum sahneye göz atabilmek için ama boşuna.
1 saat 45 dakika bu eziyete katlanıyoruz çocuklarımız için. Onlar eğlendi ya, yeter diye avutuyoruz kendimizi. Fark ediyorum; o eşya kalabalığı içinde oturmuş kalmışım tüm konser boyunca. Görevlilerin ve sahnedeki cıvıl cıvıl kızların uyarısı ile herkesi oturtuyorlar da hiç olmazsa o kadar emek verip geldiğimiz konseri seyredebiliyoruz.
Dışarıda yağmur durmuş neyse ki. Yağsa da önemli değil aslında. Bu vurgun sonrası sudan çıkmış balık gibi yürümeye bile razıyım artık. Konser bitti, temiz havaya çıktık diye memnunuz. Ama o da ne ? Bu defa arka kapıya gitme telaşı sarıyor hepimizi. Kızlar arka kapıdan çıkacaklar ve ne kadar yakından göreceğiz onları, sizin haberiniz var mı? Kızıma sesim ulaşmadığı için arkasından seslenmek de anlamsız kalıyor. Sadece gözlerimle izliyor ve gittiği yoldan onu takip ediyorum. Şu anda, Hepsi kızlarına dokunmak, yakından görmekten başka önemli bir şey yok onun için.
Dürüst olmam gerekirse, kızımı izlerken yüzüme yayılan mutlu tebessümü söylemeden geçmek doğru olmaz. Onu mutlu edebildiğim sürece, ben de mutluyum.
O gece arabanın içindeyken henüz, Hepsi konserinin haberi yakalamıştı beni. Bir nokta koymuştum. Yoksa yanılıyor muyum? Hangisi hayaldi; arabadaki nokta koyuşum mu yoksa konsere gidişimiz mi?
1 yorum:
yeni yazı yazmıyor olmam ilhamsızlıktan degil zamansızlıktan biliyorsun.
inanır mısın bu sabah nehir'i servise bindirdikten sonra kalan zamanda bile araştırma yaptım kitabımı icin.
yuzduk yuzduk kuyruguna geldik.
ben bugun kuyruk degil de topuktaydım aslında
anladın sen onu.
Yorum Gönder